Sevr Dağı - Peygamberimizi Sinesinde Barındıran Mübarek Dağ
Müşriklerin, Mekke'de müslümanlara yaptığı baskı ve zulüm dayanılmaz hale gelince, Peygamberimiz müslümanların Medine'ye göç etmelerine müsaade etti .Müslümanlar, dinleri ve inançları uğrunda doğup büyüdükleri yurtlarını, mal ve mülklerini bırakarak Medine'ye doğru yolculuk etmeye başladılar. Mekke'de, Hz. Muhammed ile birlikte sadece Hz. Ali, Hz. Ebubekir ve birkaç müslüman kalmıştı.
Bir taraftan müslümanların Medine'ye göç etmesi, öte yandan Medinelilerin de İslâm dinini kabul etmesi ile müslümanların sayısı hızla artmaya başladı. Bu durumdan iyice korkan İslâm düşmanları gizlice toplandı ve Ebu Cehil'in teklifi üzerine Hz. Muhammed’i öldürme kararı aldılar.
Bu korkunç kararı gerçekleştirmek üzere her kabileden birer genç seçild. Kabileler içerisinden seçilen bu silahlı gençler, Hz. Muhammed’in evini kuşattı ve dışarı çıkması için beklemeye başladı. Peygamberimiz dışarı çıkınca hepsi birden kılıçları ile hücum ederek Allah'ın en sevgili kulu ve son Peygamberi Hz. Muhammed'i (a.s.) öldürecekler ve İslâm'ın nurunu söndüreceklerdi. Onların korkunç plânı bu idi.
Oysa Yüce Allah, onların gizlice aldığı ölüm kararını Cebrail aracılığı ile Peygamberimize bildirdi ve hicret etmesine müsaade etti. Mekkeliler, Peygamberimize düşman olmakla beraber ona son derece güvendikleri için değerli eşyalarını ona emanet ederlerdi. Bu sırada Peygamberimizin yanında birçok emanet bulunuyordu.
Peygamberimiz Hz. Ali'ye: "Ben bugün Mekke'den ayrılmak için Allah'tan emir aldım. Sen bu gece yatağıma yat, sabahleyin bu emanetleri sahiplerine ver, sonra sen de Medine'ye gel" buyurdu ve yeşil hırkasını Hz. Ali'nin üzerine attı.
Eli silahlı kişiler dışarıda evi sarmış Peygamberimizin çıkmasını bekliyorlardı. Peygamber Efendimiz yerden bir avuç toprak aldı ve "Yasin" Sûresinin ilk ayetlerini okuyarak kendisini öldürmek için bekleyen silahlı kişilerin üzerine saçtı ve gözlerinin önünde aralarından çıkıp gitti. Peygamberimizin dışarı çıkmasını dört gözle bekleyenler, kör gibi baktılar, fakat göremediler.
Bir müddet sonra eve girdiler. Çünkü Peygamberimizin evde olduğunu zannediyorlardı. Yatakta Hz. Ali'yi görünce şaşırdılar. Mekke'nin her tarafını aradılarsa da onu bulamadılar.
Peygamberimiz, kendi evinden çıktıktan sonra Hz. Ebu Bekir'in evine gitti ve ona, birlikte Medine'ye hicret edeceklerini söyledi. Hz. Ebu Bekir bu haberi duyunca sevincinden ağladı. Çünkü Peygambere arkadaş olmak onun için büyük bir şerefti.
Yol hazırlıkları yapıldıktan sonra geceleyin evden çıktılar ve Mekke'ye 1.5 saat mesafede olan Sevr Dağı'na vardılar ve dağı tırmanarak zirvesindeki bir mağaraya gizlendiler. Mağaraya girdikleri zaman Hz. Ebu Bekir mağaranın kenarında bir delik gördü. Oradan yılan, akrep gibi bir şey çıkıp da Peygamberimizi sokmasın diye ayağıyla orasını kapatıp oturdu. Peygamberimiz, başını Hz. Ebu Bekir'in dizine dayayıp uykuya vardı. O sırada delikten çıkan bir yılan Ebu Bekir'in ayağını Isırdı. Fakat Peygamberimiz uyanıp rahatsız olmasın diye ayağını çekmedi. Bu ısırmadan canı yandı ve gözlerinden yaş aktı. Gözyaşları Peygamberimizin mübarek yüzüne damlayınca uyandı. "Ne var ya Eba Bekir" diye sordu. Ebu Bekir: "Ayağımı bir şey soktu ama önemi yok, anam ve babam sana fedâ olsun Ya Resûlellâh" dedi.
Mağaranın Ağzında Üç Mucize;
Efendimiz hemen kalktı ve yılanın soktuğu yere tükürüğünü sürdü. O anda Allah'ın izniyle acısı geçti ve Ebu Bekir şifa buldu. Onlar içeri girdikten sonra Allah'ın emriyle mağaranın ağzına örümcekler ağ germiş, orada bir ağaç bitmiş ve bu ağacın dallarına da yabanî güvercinler yuva yapmıştı. Sevr Dağı'nın zirvesindeki bu mağara,
Sevr Mağarası, Peygamberimizle Hz. Ebu Bekir'i üç gün, üç gece sinesinde barındırmak ile şereflenmiş ve bu mucizelere şahit olmuştur.
Bu üç mucize ile Yüce Allah Sevgili Peygamberimizi düşmanlardan saklamış ve korumuştur.
Şöyle ki:
Müşrikler, Peygamberimizi bulan kişiye mükafat olarak yüz deve verileceğini söylediler, Peygamberimizin peşine düşen kişiler, yolda bulunan izleri takip ederek, Peygamberimiz ve Hz. Ebubekir’in saklandıkları mağaranın önüne kadar gelmişlerdi. İçlerinden biri, mağaranın içerisine girip aramak istedi. Umeyye b. Halef ona:
"Orada ne işin var? Aklını mı yitirdin? Orada Muhammed doğmadan önce örümcekler ağını germiş, kuşlar yuva yapmış" deyince mağaraya girmekten vazgeçtiler ve oradan geri döndüler.
Halbuki içeride Peygamberimiz ve Hz. Ebubekir onların konuşmalarını işitiyorlardı. Müşrikler mağaranın yakınına geldikleri zaman Hz. Ebu Bekir çok üzülmüş ve Peygamberimize: "Ya Resûlellah, beni öldürürlerse önemi yok, ben bir şahısım. Fakat Allah göstermesin sana bir zarar verirlerse bütün ümmetin helâkine sebep olur" deyince, Peygamberimiz:
"Üzülme, Allah bizimle beraberdir" diyerek Hz. Ebu Bekir'i teselli etti.
Peygamber Efendimiz ve Hz. Ebu Bekir, mağarada üç gün boyunca kaldılar. Sonrasında Medine'ye gitmek üzere yola koyuldular. Onların yola çıktığını haber alan Süråka ismindeki pehlivan, Peygamberimizle Hz. Ebu Bekir'i yakalayıp va'dedilen yüz deveyi alabilmek için atına binmiş arkalarından koşturuyordu.
Bunu gören Hz. Ebu Bekir: "Aman ya Resûlellah, bizi yakalayacak" diye telaşlandı. Peygamber Efendimiz:
"Telaş etme, Allah bizimle beraberdir" diyerek Allah'a olan sonsuz güvenini gösteriyor ve yol arkadaşını teselli ediyordu.
Sûrâka atını üzerlerine sürerek iyice yaklaştı. Fakat tam bu sırada atının ayakları sürçtü, kendisi de yere yuvarlandı. Yeniden atına binerek var gücüyle atını ileri sürdü, fakat bu sefer de atın ayakları dizlerine kadar kuma battı ve olduğu yerde çakılıp kaldı.
Belli ki pehlivanın atını gizli bir kuvvet geri çekiyor, Peygamberimize yetişmesine izin vermiyordu. Sürâka bunun farkına vardı ve korktu. Yaptığı şeyden pişman oldu. Peygamberimize yalvararak:
"Ya Muhammed, Rabbine dua et. Bu felaketten kurtulayım, eğer beni bu durumdan kurtarırsan sizi takip etmekten vazgeçeceğim, sizi yakalamak için arkadan gelenleri de geri çevireceğim" dedi ve yemin etti. Peygamberimiz dua etti, Sürâka kurtuldu ve geriye döndü. Arkadan gelen kâfirlere de: "Ben buraları aradım, kimse yoktur" diyerek onları da geri çevirdi. Sürāka daha sonra müslüman olmuştur.
Ebu Cehil Sürâka'nın böyle yaptığını daha sonra öğrenince onu kinamış, bunun üzerine Sûrâka Ebu Cehil'e şu cevabı vermiştir: "Atımın ayaklarının yere nasıl battığını görseydin sen de Muhammed'in peygamberliğine iman ederdin."
İSTANBUL
Mimar Sinan Mah.
Selam-i Ali Caddesi 31-1
Üsküdar / İstanbul
0533 333 33 31 - 0216 466 66 66 - 0532 111 22 01
İSTANBUL
Atikali Mah.
Yavuz Selim Caddesi No: 3 Daire: 2
Fatih / İstanbul
ANKARA
Hacı Bayram, Soydaşlar Sk. Gürer iş merkezi 19/11 D:6. Kat: 6
06000 Altındağ/Ankara
0216 310 20 50- 0532 111 22 01