Evvelâ, Peygamberimizin doğumundan önceki insanlığın durumu ile peygamberimizin doğumunu kısaca anlatmaya çalışacağız, sonra doğduğu ev hakkında bilgi vereceğiz.
Dünyada huzur ve saadetin, ahirette ebedi mutluluğun aydınlık yolunu göstermek üzere, insanın yeryüzüne ayak bastığı günden itibaren Yüce Allah, birçok peygamber göndermiştir.
Zamanla insanlar peygamberlerin gösterdiği nurlu yoldan ayrılmış, kalplerden şefkat ve merhamet duyguları silinmiş, hak ve adalet mefhumu ortadan kalkmıştı. İnsaf ve merhamet duyguları öyle silinmişti ki, kiz çocukları öz babaları tarafından diri diri toprağa gömüldüğü halde, bu vahşete dur diyen bir kimse çıkmıyordu.
İnsanlık; bu kötü gidişe dur diyecek, kalblere Allah'ın birliği inancını, gönüllere şefkat ve merhamet duygularını yerleştirecek, toplumda hak ve adaleti tesis edecek bir kurtarıcıyı sabırsızlıkla bekliyordu.
İşte böyle Allah inancının unutulup vicdanların karardığı, ahlâk ve fazilet duygularının silinerek hak ve adaletin yok olduğu bir zamanda, Yüce Allah yine rahmeti ile tecelli etti, insanlığı düştüğü bu korkunç durumdan kurtarmak üzere son ve en büyük Peygamberini gönderdi.
O tarihlerde;
Mekke'de baş gösteren ve halkı büyük sıkıntıya sokan kıtlığın yerine bolluk ve bereket gelmesi,
Kâbe'yi yıkmak üzere gelen Ebrehe ordusunun, perişan olup bu mukaddes binanın yıkılmaktan kurtulması,
O'nun dünyaya gelişinin yaklaşmakta olduğunu müjdeleyen işaretleri.
O'nun doğduğu gece dünyada dikkat çekici birtakım önemli olaylar meydana geldi.
Şöyle ki:
O gece İran'da hükümdar sarayının on dört sütunu yıkıldı.
Sava Gölü yere batıp kayboldu.
Bin yıldan beri aralıksız yanan ateşperestlerin tapındıkları ateşler birdenbire söndü.
O gecenin sabahında bütün putlar yüzüstü yere düştüler.
Bu olaylar, insanlığı karanlıklardan kurtarıp aydınlığa çıkaracak olan son ve en büyük Peygamberin dünyaya geleceğinin işareti idi.
Bu olaylar; gelecekte İran saltanatının yıkılıp ateşperestlerin sona ereceğine, Bizans İmparatorluğunun çökeceğine ve putperestliğin ortadan kalkacağına işaret ediyordu. Gerçekten de öyle olmuştur.
Peygamberimizin babası Abdullah, annesi Amine'dir.
Hz. Adem'den itibaren evlâttan evláda intikal edegelen Nûr Amine'nin alnına geçmiş, ondan da Muhammed'in alnına geçerek sahibini bulmuştu.
Hz. Amine diyor ki:
Ben başka kadınlar gibi gebelik zahmeti çekmedim. Bir gece rüyamda gördüm ki; bir kimse gelerek bana:
"Ya Âmine, şunu bil ki; sen âlemlerin en hayırlısına hamilesin, doğduğu vakit adını Muhammed koy" dedi.
Beklenen saat:
Yine Hz.Amine anlatıyor:
Doğum vakti gelince kulağıma bir ses geldi, bu sesten ürktüm. Hemen beyaz bir kuş gelerek kanadıyla arkamı sığadı. Benden o korku ve ürkme halleri geçti. Bir yanıma baktım bir beyaz kâse ile şerbet sundular, alıp içtiğim gibi her tarafımı nur kapladı ve o anda Muhammed dünyaya geldi. Çocuk doğduğu zaman, onu Allah’a yalvarır vaziyette secdeye varmış ve parmağını göğe kaldırmış bir halde gördüm.
O sırada beyaz bir bulut gelip Muhammed'i kapladı, bir süre onu göremedim. Bu sırada kulağıma şu sözler ulaşıyordu: "Doğuyu, batiyi dolaş tinn, deryaları gezdirin. Ta ki, yaratıklar Muhammed'i ismiyle ve cismiyle tanısınlar." Az sonra bulut kaybolup gitti, Ålemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed, (A.S.) Miladi 571 yılı Nisan'ın 20'sine rastlayan Rebiu-l-evvel ayının 12. Pazartesi gecesi tan yeri ağarırken Mekke'de dünyaya geldi, bir saadet güneşi olarak doğdu. Beşyüz yetmiş bir senesi, pazartesi yirmi nisan; Sabaha yakın, Amine'nin yanında var birkaç insan.
Hilkatin en cazibeli, en güneşli bir gecesi,
Bu gecede doğacaktır doğanların en yücesi.
Sevinerek can atıyor semaviler, yeryüzüne,
Değişilir gece mi bu, âlemlerin gündüzüne?
Dağlar, taşlar, ağaçlar.. hep dikildiler selâm için. Salât, selâm getirmeye koyuldular için, için.
Yorulmuş mu dakikalar, saniyeler, geçmez neden.
İşte bakın eğildi gök, doğdu nur'u Amine'den, mil
Bir nur ki gök beşiğinde dolduracak yok, yerini,
Kundaklayıp sarmış değil Hilkat eli, benzerini.
( Ahmet Cevdet Paşa, Kisas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa, C.1, S.54, Halebi, İnsanü'l-Uyûn, C.1, S.91)
Yerde, gökte beklenilen, doğmayan hiç dengi, epl. Doğdu böyle bir gecede Yaratan'ın tek Güneşi Peygamberimizin babası Abdullah, onun doğumundan iki ay kadar önce öldüğünden biricik oğlunu, maalesef göremedi.
Böyle nur topu bir çocuğun doğumu, dedesi Abdülmuttalib'e müjdelenince buna çok sevindi ve büyük bir ziyafet vererek sevgili torununa Muhammed adını koydu.
"Torununa ne ad koydun"? diye soranlara: "Muhammed adını koydum." dedi.
"Atalarının arasında böyle bir ad yoktu, bu adı koymaktan maksadın nedir? diye sorulunca, Abdülmuttalip:
"Umarım ki, O'nu gökte Hak, yerde halk övecektir" diye cevap verdi.
Esasen Muhammed kelimesinin anlamı "Övülen kişi" demektir.
Peygamberimizin doğduğu ev, Mekke'nin doğusunda Safa tepesinin yakınında "Beni Haşim Caddesi, Mevlid Sokağı" diye anılan Ebu Talip Şi'bi Caddesindedir.
Yaratılmışların en faziletlisi, âlemlere rahmet olarak gönderilen son ve en büyük Peygamber
Hazreti Muhammed Aleyhisselâm'ın dünyaya geldiği bu mübarek ev, zaman zaman Islâm hükümdarları tarafından tamir ettirilmiştir. Abbasi halifelerinden Harun Reşid'in annesi Hayzuran Hanım, Peygamberimizin doğduğu evi mescid durumuna getirmiş ve onun doğduğu anda konulduğu yeri gümüşle kaplamıştı. Sultan Süleyman devrinde yeniden yaptırılmış, daha sonra da tamir edilerek süslenmiştir.
Şimdi bu evin yerinde son yıllarda yapılan ve kütüphane olarak kullanılan bir bina bulunmaktadır.
O yüce peygamberin ümmeti olduğumuz için bizlere ne mutlu. O'nun doğduğu yeri görüp ziyaret edenlere ne muttlu.
İSTANBUL
Mimar Sinan Mah.
Selam-i Ali Caddesi 31-1
Üsküdar / İstanbul
0533 333 33 31 - 0216 466 66 66 - 0532 111 22 01
İSTANBUL
Atikali Mah.
Yavuz Selim Caddesi No: 3 Daire: 2
Fatih / İstanbul
ANKARA
Hacı Bayram, Soydaşlar Sk. Gürer iş merkezi 19/11 D:6. Kat: 6
06000 Altındağ/Ankara
0216 310 20 50- 0532 111 22 01